14.9.12

Müzik: Ne Dinliyorum?


Boş işlerin insanıyım, üşenmeye bir üşenirim ama buraları güncelleme isteği bir an gelip saçma saçma şeyler yaptırabiliyor... Her yaptığını, her gördüğünü sevip de paylaşmak isteyen blogger yazarı değilim ben. Arada sırada bloga uğrayıp, otakuymuşcasına sadece anime incelemeleri yazıyorum, rahatsızım.

Müzik zevki sürekli saçma sapan şekilde değişen biri olarak böyle bir post atayım dedim, amaç tamamen amaçsızlık.

Şu aralar çok fazla score müzikler, klasikler dinliyorum...

The Cinematic Orchestra'nın Arrival of the Bird&Transformation'ı
bu sıralar çılgına bağlayıp dinlediklerimden. Aslında ikisi farklı olsa da,
aynı konsept içindeler ve çok güzeller!
Ayrıca videonun youtube yorumu benim de şahsi yorumumdur:
"I want my life to be this beautiful"


Antonio Vivaldi'nin çok meşhur Four Seasons 
konçertosundan Summer bölümünün 3. kısmı
yine en çok dinlediklerimden... Birileri "Heavy 
metal, 17th century style." demiş, çok hak verdim.
İnsanı coşturabilen klasiklerden. Ben boşuna yaz ayını
sevmiyorum bir de ehehe.



Korn ft. Skrillex'in Get Up'ının uzun zamandır 
farkındaydım fakat yeni yeni dinlemeye başlayıp
açık açık hayranlık duydum... Dubsteple metalin
çok leziz uyumu var cidden. Heyecana gelinmelik,
hormonları tavan yapmalık!


Müziğini Michael Cashmore'un yaptığı,
 Antony Hegarty tarafından seslendirilen
"The Snow Abides" yıkar geçer ortalığı.
O derece sevdim ben bu şarkıyı, o derece
benimsedim. Sözlerini buraya uzun uzun yazmak
isterdim ama sadece en sevdiğim kısımları yazacağım.
"n the doorway i catch a sign
oh there is too much, there is too much"
-
"Like an angel fallen whilst I saw your eyes
Leaking lights
Follow the clouds drifting like comets
Ten twenty years, where will you sleep? 



Yazı Sonu: Müzik zevkime laf ettirmem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder